Mumyalama

            MUMYALAMA İŞLEMİ NASIL YAPILIYORDU?

 

Eski Mısır’da mumyalama kişilerin sosyal konumlarına göre yapılıyordu. Zengin kimseler zengin karışımlarla mumyalanırken, daha alt düzeydekiler ise yalnızca tuzlu suda bekletilerek mumyalanırdı. Bununla birlikte en sık kullanılan madde, Mısır’ın kurumuş göl yataklarında çokça bulunan natron’du. Ölen kişinin iç organları çıkarıldıktan sonra, 70 gün doymuş natron çözeltisi içinde bekletmek suretiyle mumyalama işlemi yapılıyordu. Bazı mumyalarda da reçine kullanılıyordu, ancak reçine mumyaların bozulmasına neden oluyordu.

Diğer taraftan bir cesedin bozulmasına neden olan en önemli şey, havayla temas ve mikroorganizmaların çoğalmasıdır. Eğer bu koşulları engelleyecek maddeler kullanılırsa, belirli ölçüde bozulma da engellenebilir.

İç organlar çıkarıldıktan ve özel bazı maddelerle ilaçlandıktan sonra, reçinelenmiş keten bezlere sarılırdı. Böylece hem bedenin nemi korunurdu, hem de sürülen ilaçlar bedene iyice nüfuz edip bozulmasını önlerdi. Ölen kişinin vücudundan açılan bir kesikten iç organlar çıkarılır, temizlenir ve tuzla kurutulurdu. Natron yani sodyum karbonat her mumyalama yönteminde kullanılan çok önemli bir madde idi.

Eski Mısırlılar biri öldüğünde öbür dünyaya gitmeden önce ölünün yer altı dünyasını geçmesi gerektiğine inanıyordu. Yer altı dünyası korkunç canavarlar ve tehlikeli hayvanlarla doluydu. Ölünün bu tehditleri atlatabilmesi için sihire ihtiyacı vardı. Eski Mısırlılar bu yolculukla onlara eşlik edecek büyüleri seçebiliyordu.

Büyüler Ölüler Kitabı’ndan seçilip papirüse yazılarak tabutun içerisine konuluyordu. Mumyalama nasıl yapılırdı? İlk olarak ölü “ibu” yani “arınma yeri” olarak bilinen çadıra getirilirdi. Burada mumyalayışılar ölünün vücudunu güzel kokan palmiye şarabıyla yıkar ve Nil suyuyla durulardı.

Ardından ölünün sol tarafında bir kesik açılır ve iç organlarının çoğu çıkarılırdı. Organların çıkarılmasının sebebi bunların vücudun ilk çürüyen bölümleri olmasıdır. Karaciğer, akciğerler, mide ve bağırsaklar yıkanır, ardından natron olarak bilinen doğal sodyum karbonat ile kaplanırdı. Bu sayede organların kuruması sağlanırdı.

Kalp vücuttan çıkarılmazdı. Çünkü kalp ölümden sonraki yaşam için gerekli olacak akıl ve duyguların merkeziydi. Beyin burundan sokulan bir kanca yardımıyla ezilerek burun deliğinden çıkarılırdı.

Vücudun tamamı ve içi natron ile kaplanırdı. Mumyalama işlemi sırasında kullanılan tüm bez parçaları ve sıvılar ölüyle birlikte gömülürdü.

40 gün sonra vücut tekrar Nil suyuyla yıkanır ve cildin esnek kalmasını sağlayacak yağlarla kaplanırdı. Kurumuş organlar vücuda geri konar ve içi talaş, yaprak ve bez gibi kuru materyallerle doldurulurdu. Son olarak vücuda yeniden güzel kokan yağlar sürülürdü.

Geçmişte iç organlar vücuttan çıkarıldığında kavanozlara konurdu. Ancak yıllar içerisinde mumyalama şekilleri değişti ve organlar kuruduktan sonra vücuda geri konmaya başladı. Ancak odun veya taştan oyulmuş kavanozlar organları koruması amacıyla yine de mumyayla birlikte gömülüyordu.

İnsan başlı tanrı İmset karaciğeri korurdu. Babun başlı tanrı Hapi akciğerleri korurdu. Çakal başlı tanrı Duamutef mideyi korurdu. Şahin başlı tanrı Kebehsenuef ise bağırsakları korurdu.Mumyanın sarılması İlk olarak baş ve boyun ardından el ve ayak parmakları teker teker  kaliteli keten ile sarmalanırdı. Kollar ve bacaklar ayrı sarılır, katmanların arasına vücudu koruyacağına inanılan muskalar yerleştirilirdi.

Sarma işlemi esnasında bir rahip yüksek sesle büyüler okurdu. Bu dualar kötü ruhların kovulması ve ölünün sağlıklı bir şekilde öteki hayata geçmesi için gerekliydi.Daha sonra kollar ve bacaklar da bir araya sarılırdı.

Üzerinde Ölüler Kitabı’ndan alınmış dualar ve sihirlerin olduğu bir papirüs rulosu konurdu. Daha fazla bez kullanılarak beden sarılır, her seferinde bandajların arasına birbirlerine yapışmalarını sağlayacak reçine konurdu. Vücudun etrafında bir kıyafet giydirilir ve üzerine tanrı Osiris’in ismi çizilirdi. Ardından mumya tabutların içine yerleştirilirdi.